Buraya yazmak, sevdiğim bir ürünü paylaşmak, "bakın ne kadar güzel, değil mi?" demek beni mutlu ederdi. Bir arkadaşımın yakın zamanda dediği gibi "küçük, insana dair mutluluklar"dı bunlar. Bir ruj için heyecanlanmak, bir allığı deli gibi isteyip kavuşmak... kimilerine ezelden beri saçma gelse de, kimileri için -benim için- hayattan kaçış yollarından biriydi. Kafamı boşaltmanın, neşelenmenin anahtarı, bazen boğucu gelen çalışma günlerinin panzehiriydi burası. Dedim ya, her şeyi geçin, çok insancaydı; insana dairdi; mutlu ederdi.
Sonra bir gün insanların canı yanmaya başladı. Haksızlıklar birbirini kovaladı. Tıkandım-tıkandık, yazamadım-yazamadık. Makyaj da yapmadım-yapmadık. Sonra sular durulur gibi oldu; herkeste bir ümit. Mutsuzluk bulutları azıcık aralanır gibi olunca yine kaçış noktamıza, bloglarımıza sığınalım, dedik. Kimileri destek verdi, kimileri eleştirdi. Eleştirenlerin bir kısmı can yaktı. Halbuki Gezi'nin amaçlarından biri "yeter artık, bana karışma; ne yapacağıma karar verme" değil miydi? "Davaya ihanet" değildi yazanların yaptığı; çok ama çok insaniydi. Tutunacakları şeydi halbuki. Bana "kimseyi yargılamamayı" öğreten bu hareket, herkeste aynı etkiyi yapmamıştı demek ki...
Ben yazdım bir iki sefer. Üçüncüyü de dün geceden önce yazdım. Ama, dün gece yaşananlardan sonra bugün için "yayınla" demeye elim varmadı. Lüzumsuz geldi, umursamaz geldi. Yayınlamadım. Sanki "yayınla" desem, başka bir dünyada olacaktım. Bu dünyayı bırakamadım. Ama bloglara baktım; okumak iyi de geldi. Yalnızca ben kendim istemedim, kendimi iyi hissetmedim.
Ve kızdım. Ufacık mutluluklarımızın boş yere elimizden alınmasına kızdım. Dünyadaki her şey demek değil belki blog yazmak; ama bize keyif veren pek çok şeyi yapmak da artık "haksızlık" gibi gelmiyor mu? Blog yazmak bunlardan biri yalnızca. Sizin -hiç ilgisi olmadığı, gayet insani olduğu halde- "şimdi bunu yaparsam kendimi suçlu hissedeceğim" dediğiniz şeyler olmadı mı mesela?
Uzun sözün özü şu: "her şey bitene kadar" yazmayacağım, demiyorum; diyemiyorum. Neden demediğimi de pazartesi anlatmaya çalıştım (ilk paragrafta). Ama her gün, ya da planladığım gibi yazamayacağımı da biliyorum artık. Bazı günler elim varmıyor çünkü.
Bu ufak mutluluklarımızı kendimizi suçlu hissetmeden yaşayacağımız, paylaşacağımız günler yeniden gelecek, biliyorum. O zamana dek, bu sallapati gidişat için sizden özür diliyorum.
Sevgilerimle, Başak.
--------------
NOT: "Aman ne önemliymiş blog yazmak(!)" diyenler olabilir. Hayatımda yaptığım herşeyde olduğu gibi, burayı okuyan 800 küsür kişiye duyduğum saygıdan dolayı açıklama yapma gereği duydum. Bir de, madem paylaşıyoruz, hislerimi de paylaşayım istedim... yeniden sevgiler...
Başakçım çok tatlısın, çok düşüncelisin, asilsin. Sen benim blog alemindeki ilk arkadaşımsın, her zaman yanımda oldun, benim fenerim oldun, bana yol gösterdin. Senin duyarlılığını çok iyi biliyorum, tıpkı seni instagram'da ve Twitter'da takip eden herkes gibi..Benim de yazasım gelmiyor. Sanki küçücük dünyamızın kolonları çatlamış gibi. Hepimiz saatli bir bombanın üzerinde oturup 'yarın ne olacak' diye bekliyoruz. Umarım düzelir diyorum sadece, bi tek adamın kibirine, inadına, benbilirimciliğine rağmen...Sonuç mutlu olsun diyorum.
YanıtlaSilbloggerların düşüncelerine çok güzel tercuman olmuşsun,ellerine yüreğine sağlık. dilerm bu gergin günler en kısa zamanda geride kalır
YanıtlaSilİçimden geçenleri sen dillendirmişsin. Bugün benim de elim gitmedi hiçbir yere. Oysaki hafta başında, dediğin gibi, rahatlamak amacıyla tekrar yazmaya başlamıştık. Hem yazmıştık, hem de söylenmiştik olanlara ama maalesef yine sıkıntılı günler geldi. Bunları da atlatacağız bir şekilde. Dediğin gibi o zamana kadar hiç birimizin elleri gitmeyecek klavyelere.
YanıtlaSilTabii ki hepimiz duyarlı bir TC vatandaşıyız ve gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Blog yazmak maaşlı bir iş değil, zorunluluğumuzun olmadığı, sevdiğimiz için devam ettirdiğimiz bir olay. Kimseye cevap vermek, açıklama yapmak zorunda değilsin ki seni takip edenler bilir, der ki " aa Başak çok duyarlı kzıdır veya değildir " neyse...
YanıtlaSilÖtekileştirmeyi sevmiyorum, bu süreçte en başından beri " sen!" diye hedefler vermedim. Elim gitmedi yazmaya diye yazmadım yoksa bana tü kaka derler amanııın korkusuyla değil. Bu nedenle yazarken rahatlıyor, mutlu oluyorsan elbette yapacaksın. Bu senin duyarsız olduğunu göstermez. Haa, elbet devam eden kötü süreçler var önümüzde ama ben 1 hafta boyunca gördüm mü kötü düşünce daha da kötüyü çağırdı. Daha iyi düşünerek, bazen biraz tebessüm edip, blog karıştırarak rahatlayabiliriz. Bu unuttuğumuz anlamına gelmiyor tabii.
Kısacası ne karar verirsen ver, herkes saygı duymak zorunda! ;)
Tam da düşündüklerimi yazmışsın Başak, ne diyeyim eline sağlık. Yazanların yazılarını okumak iyi geliyor ama ben yazayım deyince tıkanıyorum doğru mu yapıyorum diye düşünüyorum. Umarım en kısa sürede şiddet biter ve ikilemden kurtuluruz gerçi bu ikilem yaşananların yanında bir hiç kalıyor sanki.
YanıtlaSilMerhaba Başak, benim de içim yanıyor. Kaç gündür sosyal medyayla yatıp kalkıyorum, surekli okuyorum, izliyorum, sinirleniyorum, içim acıyor. Ama her sabah google reader'a girip sizden biri bir şey yazmış mı diye de kontrol ediyorum. Hatta pazartesi görünce yazılarınızı bir "oh" dedim. Birazcık nefes alabileceğim. Okumak yazmaktan daha kolay elbet, konsantraayon gereken hiçbir işi yapamıyorum bu 10 küsür günlük süreçte ama 80 lerdeki bireysel zevkleri yok eden devrimcilik anlayışına da dönmemeli diye düşünüyorum bir yandan. Yine mutlu olabilmeliyiz suçlu hissetmeden. Ve Basak, seni hiç tanımasa da çok seven insanlar var bir yerlerde!
YanıtlaSilSevgili Başak,
YanıtlaSilBlogunu zevkle takip ediyorum bir süredir, fakat son zamanlardaki tutumunla sana daha bir saygı duymaya başladım. Bu yazınla benim gibi birçok takipçine içtenlikle hislerini açmakla kalmadın, bizim de hislerimize tercüman oldun. Söylediğin gibi, ben de umuyorum ki bu kara, acı dolu günler umutla, saygıyla, barışla sonuçlansın ve ufak mutluluklarımızı suçluluk duymadan yaşamaya devam edebilelim.
Sevgiler.
Luna'm, çok teşekkür ederim! Umarım güzel günleri çok yakında görürüz... Sarıldım kocaman!
YanıtlaSilAysel Kaya, Sinem Demirdöven, teşekkürler. Umarım çözüme hızlıca ulaşılır. Sevgiler!
YanıtlaSilNimo'cum, beni eleştiren kimse olmadı; ben yalnızca iç sıkıntımı paylaşmak istedim. Bir de, normalde her gün yazan bir blogger olarak, burayı okuyanlara karşı bir sorumluluğum var, açıklama yapmak istedim :)
YanıtlaSilRahatlama konusunda haklısın. Herkes her olaya aynı tepkiyi göstermeyebilir, göstermek zorunda da değil. Hastalıklara bile herkesin vücudunun verdiği tepki farklı. Ben içimden geldiği gibi davranıyorum. İÇimden ne geliyor, onu da paylaşayım istedim :) sevgiler!
Ayben, aynen... ve gerçekten, yaşananların yanında ikilem hiç. İçimizden nasıl geliyorsa öyle yapmak en iyisi... sevgiler!
YanıtlaSilKlenow, çok teşekkür ederim! Aslında bakarsan her dönemin "devrimcilik" anlayışı farklı; örnek: şu yüzünde gaz maskesi, elinde cep telefonuyla mesaj atan kız fotoğrafı :) Dün olan, suçluluk duyduğum için o yazıyı yayınlamamaktı. Bazen de yazasım gelmiyor. Öyle bakıyorum ekrana. Yani ben bir süre daha içimden geldiği ve -kendimce- doğru olacağını düşündüğüm biçimde davranacağım. Herkesin de gidişattan haberdar olmasını istedim.
YanıtlaSilVe son cümle için çok teşekkür ederim; o kadar mutlu oldum ki... iyi ki varsınız!
Sevgiler...
Miss Firuze, beni gerçekten anlamış olduğun için çok ama çok teşekkürler. Çok kıymetli bu yazdıkların, çok mutlu oldum... Dileklerine harfi harfine katılıyorum! Sevgilerimle...
YanıtlaSilBasakcim seni seviyorum güzel bloggerimü
YanıtlaSilTeşekkür ederim Burcu :) Ben de sizi seviyorum :)
YanıtlaSilöyle güzel bir yüreğin ve duyarlılığın var ki, okurken her satırına vuruldum ve tüylerim diken diken oldu. Sana olan saygım ve sevgim bir kat daha arttı. İçimizden geçenler, hissettiklerimiz,anlatmaya çalıştıklarımız tam da bunlar. Müthiş olmuş!
YanıtlaSilRenkli Masallar, çok çok teşekkür ederim!! Aynı şeyleri hissetmek çok güzel, sevgiler...
YanıtlaSil